Mülakatçıyı delirtmenin 20 yolu
Bir iş görüşmesine giden her aday karşısındaki mülakatçıya kendini beğendirmek ister. Bunun için ne yapması gerektiği konusunda çok kitap yazılmış, çok haber yapılmıştır. Aşağıda, bir mülakatçıyı deli etmenin (ve dolayısıyla başvurduğunuz işe alınmamanın) 20 kesin yöntemini bulacaksınız.
Randevuya geç gelmek ya da gelmemek
Mülakatçının, adayın ciddiyetini ölçmek için dikkat edeceği ilk şey, randevusuna sadakati. Geç kalır, hele hele ‘Geç kalıyorum’ diye önceden telefon edip, geçerli bir mazeret bildirerek özür dilemezseniz, sahaya 5-0 mağlup çıkarsınız.
Bir mülakatçı, randevuya gelmeyen, cep telefonunu açmayan, atılan e-postaya cevap vermeyen bir adayı hatırlıyor. Bu yöntem, bir daha o şirkette yahut da o mülakatçının çalıştığı bir şirkette işe alınmamak için en kesin yöntem.
Kadın-erkek ilişkisini iyi ayarlayamamak
Karşı cinsten bir mülakatçıyla mesafeyi ayarlayamayan aday çok. Bir kadın İK uzmanı, ‘Bana kendinizi tanıtın’ dediği erkek adayın sandalyesini alıp yanına yanaştığını, senli benli konuşmaya başladığını hatırlıyor. Bazen dini inançlar da sorun olabiliyor. Bir kadın mülakatçı, karşısına gelen erkek adayın ‘Özür dilerim, dini inaçlarım sizin elinizi sıkmamı engelliyor; size saygısızlığımdan değil’ diye özür dilemesini sorumlu ve profesyonel bulduğunu söylüyor.
Mülakat sırasında cep telefonuyla konuşmak
İnanılır gibi değil ama, mülakatçılar, görüşme sırasında çalan telefonunu açan çok adaya rastladıklarını söylüyorlar. ‘Pardon’ yahut ‘Müsaade eder misiniz’ demek de sorunu halletmiyor. Mülakatçılar bu saygısızlığı hiç affetmiyor.
Bir uzman ‘yok artık’ dedirten bir vaka anlatıyor: Mülakat sırasında çalan cep telefonunu gayet rahat bir şekilde açan aday, ‘Ben de şu anda bir mülakattayım, bir meslektaşınızın karşısındayım’ demiş. Cebinizi sessize almayı unutmayın.
Çalıştığı patronu hakkında ileri geri konuşmak
‘Bizim patron cimrinin Allah’ıdır’, ‘Çalıştığım şirket o kadar kötü yönetiliyor ki, üç beş seneye kalmaz topu atar…’ Çalışmakta olduğunuz şirket, patronunuz ve yöneticileriniz hakkında ileri geri konuşmak, dedikodusunu yapmak size puan kaybettirir.
Mülakatçılar böyle bir davranışı çalıştığı şirkete sadakatsizlik ve vefasızlık olarak algılaması, sizi de ‘çenesini tutamayan bir dedikoducu’ olarak yorumlaması olasılığı çok yüksek. Kötü bir ortamdan kurtulmak için değil, yeni bir ufuk açmak için iş aradığınız intibaını verin
.
Mülakata tamamen hazırlıksız gelmek
Bir otomobil satış şirketinin insan kaynakları sorumlusu anlatıyor: ‘Hiç unutmam, karşıma gelen aday, bir araç kiralama şirketine başvurduğunu zannediyordu.’ Hangi görev için başvurduğunu unutanlar bile var: ‘Pardon, beni hangi görev için çağırmıştınız?’
Aday profesyonellik gereği (ve tabii nezaket icabı) başvuru yaptığı şirket ve görev hakkında önceden bilgi almalı. Bu onun ciddiyetinin, çalışkanlığının ve bu şirkette bu görevi gerçekten istediğinin bir göstergesi olarak algılanacaktır. Aksi ise bir felaket…
Görüşmede yanlış ve alakasız sorular sormak
Mülakatçı, kendi soruları bittikten sonra, karşısındaki adaya ‘Sizin sormak istediğiniz bir şey var mı?’ diye sorar. Akıllı ve tutarlı bir iki soru, karşınızdakini olumlu etkileyecektir. Ama kimi adaylar bu konuda hazırlıksız ve acemi davranarak işi zora sokarlar.
Ücreti tabii soracaksınız. Yan hakları öğrenmek hakkınız. Ama önce sizden beklenen görev hakkında biraz ek bilgi isteyin mesela. ‘Bu şirkette kaç gün tatil yapılıyor? Öğlen molası kaç saat?’ diye lafa girmekten, yahut ‘Genel müdür gıcık biri midir?’ diye sormaktan kaçının.
Fazla uçmak ve olmayacak taleplerde bulunmak
Piyasadaki ücretler ve çalışma koşullarından bihaber bir aday, karşısındaki uzmanı kızdıracaktır. Genellikle bu adaylar mülakata kadar gelemezler ama, mesela ayda 5.000 lira kazanırken, başvurduğunuz şirketten 25.000 lira isteyerek bir sonuç elde etmeniz zor.
Bir de, İK uzmanları adayların genellikle ‘kendileri için iki boy büyük’ görevlere talip olduğunu söylüyor: ‘Genç satışçı, tecrübeli satış direktörü için verilen ilana cevap veriyor. İnsanlar ilanları doğru dürüst okumuyorlar, kendilerini dev aynasında görüyorlar.’
Görüşmeye kılıksız ve bakımsız gitmek
Bu tabii ki genel bir kural ama hatırlatmakta yarar var. İş görüşmesine giderken asgari bir dikkat göstermelisiniz. Kıyafetiniz, başvurduğunuz şirkete ve göreve uyumlu olmalı, ne fazla abartılı ne de sallapati. İK’cılar eşofmanla bile gelenler olduğunu söylüyorlar.
Tabii mesele kıyafetle de bitmiyor. Görüşmeye çiklet çiğneyerek gelmek, kulağındaki MP3 kulaklığını çıkarmamak… bunlar da sizin için daha bismillah derken eksi puan yazan şeyler.
Satış-pazarlamanın dozunu kaçırmak
Tamam, iş görüşmesinde adayın ‘kendini satmayı bilmesi’ lazım ve mülakatçılar tarafından da istenilen bir şey… Ama abartanlar da var. Kendine güvensizlik ne kadar kayıpsa, aşırı güven de o kadar ters tepiyor. Abartmayın. Karşınızdakini aldatmaya çalışmayın.
Şirketler, İK departmanları, mülakatçılar (inanmayacaksınız ama) kendini ‘sektörün en iyi satıcısı’ yahut ‘aranan görev için bulunabileceğin en iyisi’ diye tanıtanlardan o kadar sıkılmışlar ki, ‘kendini kanıtlamanın en iyi yolu… rakam ve kanıt sunmak’ diyorlar.
Mülakatçıyla mesafeyi ayarlayamamak
İş dünyasında (özellikle satış, halkla ilişkiler gibi kimi alanlarda) sanki sizi bin yıldır tanıyormuş gibi yaklaşanlar çoktur. Rahat ve kendine güvenli bir tutum buzları çözüp görüşmeyi rahatlatabilir ama, laubali hale gelmek mülakatçıyı fena halde gerecektir.
İlk defa karşılaştığınız mülakatçıya ön adıyla hitap etmek mesela reklamcılık gibi bir sektörde (belki) hoş görülebilirse de, bankacılıkta hoş karşılanmayabilir. Keza, sevgilinizin fotoğrafını göstermeyi yahut fıkra anlatmayı da denemeyin.
Papağan gibi ezberlediklerini tekrarlamak
Üçüncü beşinci iş görüşmesinden sonra adaylar hep aynı bilgileri vermeye, aynı sözleri tekrarlamaya o kadar alışıyorlar ki… papağana dönüyorlar. Kimileri de, mülakat sırasında dilim dolaşır, lafımı bulamam diye, cevaplarını ezberleyip tekrarlamayı yeğliyor.
Mülakatçılar karşısında bu geri tepiyor: ‘Her şirket ayrıdır, her görev ayrıdır. İşi otomatiğe bağlamış bir aday heyecan duymadığını, kişiliğine güvenmediğini göstermiş oluyor’ diyor biri. Hazırlanmak tabii ki şart, prova yapmak da sizi rahatlatır, ama papağanlık hayır…
Yanlış hedefe atış yapmak ya da karavana atmak
Genellikle ‘cevapsız başvuru yorgunu’ adaylar daha baştan kaybedebiliyorlar. Kimi başvurular, adayların bu işi ne kadar hafife aldığını gösteriyor. Müracaat ettiğiniz şirketi ve görevi ciddiye aldığınızı, çok istediğinizi belli etmelisiniz oysa.
Şirketin adını yanlış yazanlar, rakip şirkete gönderdiği e-postayı isim değiştirmeden size atanlar, ehliyeti olmadığı halde şoförlük için müracaat edenler, aynı anda 10 şirkete birden tek e-postayla başvuru yapanlar… Her iki taraf için de sadece zaman kaybı.
Ret cevabı alınca sinirlerine hakim olamamak
Deneyenler bilirler, genelde (belki de en iyi şartlarda) 10 müracaattan 5’ine cevap bile gelmez, 3’ü ret cevabı verir, 1’i sizi beklemeye alır, 1’i de görüşmeye çağırır. Yani olumlu bir cevap alma olasılığınız düşüktür. Ters, saygısız bir tepki vermek çok yanlış bir tutum olur.
Cevap vermeyenlere hakaret eden e-posta atanlar, ret cevabı veren mülakatçıya ‘Canınız isterse, zaten kabahat size başvuranda’ diye kalkıp gidenler, hatta şirketi sosyal medyada karalamaya, müşterilerine ihbar mektupları atmaya kalkanlar… Siz kaybedersiniz!
CV’de yazıyor ya kardeşim havasına girmek
Mülakatçı sadece bilgi almak için değil, sizi tanımak, davranışlarınızı gözlemlemek için de soru soracaktır. ‘Bütün bu bilgiler zaten CV’mde var’ diye girmeyin lafa. Sıkılsanız da bunu belli etmeyin. Güleryüzle, sabırla, saygıyla kısa ve net cevaplar verin.
Tabii bu arada CV’nizi okumakla da yetinmeyin. Bu, ya çok gergin olduğunuz, stres altında doğru düşünemediğinizi gösterir, ya da CV’ye ne yazdığınızı hatırlamadığınızı (belki de bazı şeyleri uydurduğunuzu) gösterir.
Muallak cevaplar vermek lafı eveleyip gevelemek
Bir iş görüşmesinde verilecek bilgilerin kesin doğru ve doğrulanabilir olması gerekir. Kaçamak, yarım yamalak sorular mülakatçıyı hem kızdırır hem de şüphelendirir. Birbiriyle tutmayan tarihler, hatırlamıyorum diyenler...
3 aylık stajı bir yıl göstermek, işten çıkarıldığnız halde ‘kariyer imkanları sınırlı diye ayrıldım’ demek, yani CV’de ufak tefek yalanlar kıvırmak kolaydır ama… mülakatçının profesyonel olduğunu ve gözlerinin içine bakarak yalanları savunmanın kolay olmadığını unutmayın!
Ya tutarsa diye blöf yapmaya kalkışmak
Kendini iş görüşmesinde değil kumar masasında sanan adaylar da çıkıyor. Kimisi blöf yapıp şansını deniyor. Kimisi müracaat sırasında 100 lira isterken, mülakata çağrılınca rakamı 150’ye çıkarmayı deniyor. İK uzmanları enayi yerine koyulmaktan genellikle hoşlanmaz.
‘Yıllık 500.000 liradan aşağı bir öneriyi kabul etmem’ diyen aday; mülakatçının ‘Biz bu görev için azami 300.000 düşünüyoruz. O zaman vaktinizi almayalım’ demesi üzerine geri adım atıyor: ‘Yine de görüşebilir ama, değil mi?’ Çok geç, blöfü görülmüş, oyunu kaybetmiştir bile!
İşe girmeye niyeti olmadığı halde başvuru yapmak
Madem ki pokerden bahsettik, ‘purvuar’ (görmek için) iş müracaatı yapmak da akıllı bir yöntem değil. Piyasadaki değerimi göreyim diye, şirketlerle görüşmekten bir zarar gelmez diye, yani laf olsun diye iş müracaatı yapmayın.
‘Görüşmeye geldiğinde, başka bir şirketle zaten el sıkıştığını bizden gizleyen, bir saatin sonunda ‘Zaten ben bir iş buldum’ diye kalkıp giden bir aday hatırlıyorum’ diyor bir uzman. İK’cılar birbirini tanır, piyasada adınız çıkar, uzun vadede aleyhinize olur.
Mülakatçıyı, insan kaynakları departmanını taciz etmek
Mülakat çok iyi gitmiş, görüşmeyi yapan kişi bunu size belli etmiş olabilir… Ama mülakatçıyı ‘sonradan’ deli edip işi kaybetmek de olası. Size ‘15 gün içinde olumlu olumsuz bir cevap veririz’ dendiyse, sabretmeyi bilin.
Tabii ki beklemek zor ve stresli. Ama işin bir prosedürü var. Ertesi gün telefon edip ‘24 saat oldu hâlâ bir cevap vermediniz’ diye tacize başlamayın. Ama size bildirilen (yahut da makul bir) sürenin sonunda nezaketle bilgi istemek, işe ilgi duyduğunuzu gösterecektir.
Göze girmek için motivasyonun dozunu kaçırmak
Mülakatçılar heyecansız, ilgisiz, hazırlıksız adaylara iyi puan vermezler. Bunu anladık. Buna karşılık, motivasyonu abartanlardan da yorulurlar ve şüphelenirler. Böyle davranarak göze girmeye çalışanlar genelde güvenilirliklerini kaybederler.
‘Ben doğuşan Fenerbahçeliyim’ diyen Nijeryalı yeni transfer misali, ‘En büyük hayalim bu şirkette çalışmak / hayatta en çok istediğim şey bu işi yapmak’ gibi abartılara kalkışmayın. İK uzmanları bu adayların hangi şirkete gitseler aynı şeyleri söylediğini çok iyi bilirler.
İş görüşmesini meyhane muhabbeti zannetmek
Karşınızdaki İK uzmanının vaktinin kısıtlı olduğunu, sizin eğitiminizi, iş tecrübenizi, kim olduğunuzu anlayarak doğru yere doğru adayı yönlendirmeye çalıştığını, yani sizinle ‘profesyonal iş görüşmesi’ yaptığını ve zamanının değerli olduğunu unutmayın.
Size ‘bize kim olduğunuzu biraz anlatır mısınız?’ dendiğinde, mesela, ‘Benim büyük dedem, Balkan Harbi sırasında Kafkasya’dan Karaman’a gelmiş…” diye lafa girmeyin. Fabrikadaki ilk stajınızı yarım saat anlatmayın. Zamanı doğru kullanmayı bildiğinizi göstermelisiniz.
Kaynak: 8 Nisan 2012 - Hürriyet İK
Bir iş görüşmesine giden her aday karşısındaki mülakatçıya kendini beğendirmek ister. Bunun için ne yapması gerektiği konusunda çok kitap yazılmış, çok haber yapılmıştır. Aşağıda, bir mülakatçıyı deli etmenin (ve dolayısıyla başvurduğunuz işe alınmamanın) 20 kesin yöntemini bulacaksınız.
Randevuya geç gelmek ya da gelmemek
Mülakatçının, adayın ciddiyetini ölçmek için dikkat edeceği ilk şey, randevusuna sadakati. Geç kalır, hele hele ‘Geç kalıyorum’ diye önceden telefon edip, geçerli bir mazeret bildirerek özür dilemezseniz, sahaya 5-0 mağlup çıkarsınız.
Bir mülakatçı, randevuya gelmeyen, cep telefonunu açmayan, atılan e-postaya cevap vermeyen bir adayı hatırlıyor. Bu yöntem, bir daha o şirkette yahut da o mülakatçının çalıştığı bir şirkette işe alınmamak için en kesin yöntem.
Kadın-erkek ilişkisini iyi ayarlayamamak
Karşı cinsten bir mülakatçıyla mesafeyi ayarlayamayan aday çok. Bir kadın İK uzmanı, ‘Bana kendinizi tanıtın’ dediği erkek adayın sandalyesini alıp yanına yanaştığını, senli benli konuşmaya başladığını hatırlıyor. Bazen dini inançlar da sorun olabiliyor. Bir kadın mülakatçı, karşısına gelen erkek adayın ‘Özür dilerim, dini inaçlarım sizin elinizi sıkmamı engelliyor; size saygısızlığımdan değil’ diye özür dilemesini sorumlu ve profesyonel bulduğunu söylüyor.
Mülakat sırasında cep telefonuyla konuşmak
İnanılır gibi değil ama, mülakatçılar, görüşme sırasında çalan telefonunu açan çok adaya rastladıklarını söylüyorlar. ‘Pardon’ yahut ‘Müsaade eder misiniz’ demek de sorunu halletmiyor. Mülakatçılar bu saygısızlığı hiç affetmiyor.
Bir uzman ‘yok artık’ dedirten bir vaka anlatıyor: Mülakat sırasında çalan cep telefonunu gayet rahat bir şekilde açan aday, ‘Ben de şu anda bir mülakattayım, bir meslektaşınızın karşısındayım’ demiş. Cebinizi sessize almayı unutmayın.
Çalıştığı patronu hakkında ileri geri konuşmak
‘Bizim patron cimrinin Allah’ıdır’, ‘Çalıştığım şirket o kadar kötü yönetiliyor ki, üç beş seneye kalmaz topu atar…’ Çalışmakta olduğunuz şirket, patronunuz ve yöneticileriniz hakkında ileri geri konuşmak, dedikodusunu yapmak size puan kaybettirir.
Mülakatçılar böyle bir davranışı çalıştığı şirkete sadakatsizlik ve vefasızlık olarak algılaması, sizi de ‘çenesini tutamayan bir dedikoducu’ olarak yorumlaması olasılığı çok yüksek. Kötü bir ortamdan kurtulmak için değil, yeni bir ufuk açmak için iş aradığınız intibaını verin
.
Mülakata tamamen hazırlıksız gelmek
Bir otomobil satış şirketinin insan kaynakları sorumlusu anlatıyor: ‘Hiç unutmam, karşıma gelen aday, bir araç kiralama şirketine başvurduğunu zannediyordu.’ Hangi görev için başvurduğunu unutanlar bile var: ‘Pardon, beni hangi görev için çağırmıştınız?’
Aday profesyonellik gereği (ve tabii nezaket icabı) başvuru yaptığı şirket ve görev hakkında önceden bilgi almalı. Bu onun ciddiyetinin, çalışkanlığının ve bu şirkette bu görevi gerçekten istediğinin bir göstergesi olarak algılanacaktır. Aksi ise bir felaket…
Görüşmede yanlış ve alakasız sorular sormak
Mülakatçı, kendi soruları bittikten sonra, karşısındaki adaya ‘Sizin sormak istediğiniz bir şey var mı?’ diye sorar. Akıllı ve tutarlı bir iki soru, karşınızdakini olumlu etkileyecektir. Ama kimi adaylar bu konuda hazırlıksız ve acemi davranarak işi zora sokarlar.
Ücreti tabii soracaksınız. Yan hakları öğrenmek hakkınız. Ama önce sizden beklenen görev hakkında biraz ek bilgi isteyin mesela. ‘Bu şirkette kaç gün tatil yapılıyor? Öğlen molası kaç saat?’ diye lafa girmekten, yahut ‘Genel müdür gıcık biri midir?’ diye sormaktan kaçının.
Fazla uçmak ve olmayacak taleplerde bulunmak
Piyasadaki ücretler ve çalışma koşullarından bihaber bir aday, karşısındaki uzmanı kızdıracaktır. Genellikle bu adaylar mülakata kadar gelemezler ama, mesela ayda 5.000 lira kazanırken, başvurduğunuz şirketten 25.000 lira isteyerek bir sonuç elde etmeniz zor.
Bir de, İK uzmanları adayların genellikle ‘kendileri için iki boy büyük’ görevlere talip olduğunu söylüyor: ‘Genç satışçı, tecrübeli satış direktörü için verilen ilana cevap veriyor. İnsanlar ilanları doğru dürüst okumuyorlar, kendilerini dev aynasında görüyorlar.’
Görüşmeye kılıksız ve bakımsız gitmek
Bu tabii ki genel bir kural ama hatırlatmakta yarar var. İş görüşmesine giderken asgari bir dikkat göstermelisiniz. Kıyafetiniz, başvurduğunuz şirkete ve göreve uyumlu olmalı, ne fazla abartılı ne de sallapati. İK’cılar eşofmanla bile gelenler olduğunu söylüyorlar.
Tabii mesele kıyafetle de bitmiyor. Görüşmeye çiklet çiğneyerek gelmek, kulağındaki MP3 kulaklığını çıkarmamak… bunlar da sizin için daha bismillah derken eksi puan yazan şeyler.
Satış-pazarlamanın dozunu kaçırmak
Tamam, iş görüşmesinde adayın ‘kendini satmayı bilmesi’ lazım ve mülakatçılar tarafından da istenilen bir şey… Ama abartanlar da var. Kendine güvensizlik ne kadar kayıpsa, aşırı güven de o kadar ters tepiyor. Abartmayın. Karşınızdakini aldatmaya çalışmayın.
Şirketler, İK departmanları, mülakatçılar (inanmayacaksınız ama) kendini ‘sektörün en iyi satıcısı’ yahut ‘aranan görev için bulunabileceğin en iyisi’ diye tanıtanlardan o kadar sıkılmışlar ki, ‘kendini kanıtlamanın en iyi yolu… rakam ve kanıt sunmak’ diyorlar.
Mülakatçıyla mesafeyi ayarlayamamak
İş dünyasında (özellikle satış, halkla ilişkiler gibi kimi alanlarda) sanki sizi bin yıldır tanıyormuş gibi yaklaşanlar çoktur. Rahat ve kendine güvenli bir tutum buzları çözüp görüşmeyi rahatlatabilir ama, laubali hale gelmek mülakatçıyı fena halde gerecektir.
İlk defa karşılaştığınız mülakatçıya ön adıyla hitap etmek mesela reklamcılık gibi bir sektörde (belki) hoş görülebilirse de, bankacılıkta hoş karşılanmayabilir. Keza, sevgilinizin fotoğrafını göstermeyi yahut fıkra anlatmayı da denemeyin.
Papağan gibi ezberlediklerini tekrarlamak
Üçüncü beşinci iş görüşmesinden sonra adaylar hep aynı bilgileri vermeye, aynı sözleri tekrarlamaya o kadar alışıyorlar ki… papağana dönüyorlar. Kimileri de, mülakat sırasında dilim dolaşır, lafımı bulamam diye, cevaplarını ezberleyip tekrarlamayı yeğliyor.
Mülakatçılar karşısında bu geri tepiyor: ‘Her şirket ayrıdır, her görev ayrıdır. İşi otomatiğe bağlamış bir aday heyecan duymadığını, kişiliğine güvenmediğini göstermiş oluyor’ diyor biri. Hazırlanmak tabii ki şart, prova yapmak da sizi rahatlatır, ama papağanlık hayır…
Yanlış hedefe atış yapmak ya da karavana atmak
Genellikle ‘cevapsız başvuru yorgunu’ adaylar daha baştan kaybedebiliyorlar. Kimi başvurular, adayların bu işi ne kadar hafife aldığını gösteriyor. Müracaat ettiğiniz şirketi ve görevi ciddiye aldığınızı, çok istediğinizi belli etmelisiniz oysa.
Şirketin adını yanlış yazanlar, rakip şirkete gönderdiği e-postayı isim değiştirmeden size atanlar, ehliyeti olmadığı halde şoförlük için müracaat edenler, aynı anda 10 şirkete birden tek e-postayla başvuru yapanlar… Her iki taraf için de sadece zaman kaybı.
Ret cevabı alınca sinirlerine hakim olamamak
Deneyenler bilirler, genelde (belki de en iyi şartlarda) 10 müracaattan 5’ine cevap bile gelmez, 3’ü ret cevabı verir, 1’i sizi beklemeye alır, 1’i de görüşmeye çağırır. Yani olumlu bir cevap alma olasılığınız düşüktür. Ters, saygısız bir tepki vermek çok yanlış bir tutum olur.
Cevap vermeyenlere hakaret eden e-posta atanlar, ret cevabı veren mülakatçıya ‘Canınız isterse, zaten kabahat size başvuranda’ diye kalkıp gidenler, hatta şirketi sosyal medyada karalamaya, müşterilerine ihbar mektupları atmaya kalkanlar… Siz kaybedersiniz!
CV’de yazıyor ya kardeşim havasına girmek
Mülakatçı sadece bilgi almak için değil, sizi tanımak, davranışlarınızı gözlemlemek için de soru soracaktır. ‘Bütün bu bilgiler zaten CV’mde var’ diye girmeyin lafa. Sıkılsanız da bunu belli etmeyin. Güleryüzle, sabırla, saygıyla kısa ve net cevaplar verin.
Tabii bu arada CV’nizi okumakla da yetinmeyin. Bu, ya çok gergin olduğunuz, stres altında doğru düşünemediğinizi gösterir, ya da CV’ye ne yazdığınızı hatırlamadığınızı (belki de bazı şeyleri uydurduğunuzu) gösterir.
Muallak cevaplar vermek lafı eveleyip gevelemek
Bir iş görüşmesinde verilecek bilgilerin kesin doğru ve doğrulanabilir olması gerekir. Kaçamak, yarım yamalak sorular mülakatçıyı hem kızdırır hem de şüphelendirir. Birbiriyle tutmayan tarihler, hatırlamıyorum diyenler...
3 aylık stajı bir yıl göstermek, işten çıkarıldığnız halde ‘kariyer imkanları sınırlı diye ayrıldım’ demek, yani CV’de ufak tefek yalanlar kıvırmak kolaydır ama… mülakatçının profesyonel olduğunu ve gözlerinin içine bakarak yalanları savunmanın kolay olmadığını unutmayın!
Ya tutarsa diye blöf yapmaya kalkışmak
Kendini iş görüşmesinde değil kumar masasında sanan adaylar da çıkıyor. Kimisi blöf yapıp şansını deniyor. Kimisi müracaat sırasında 100 lira isterken, mülakata çağrılınca rakamı 150’ye çıkarmayı deniyor. İK uzmanları enayi yerine koyulmaktan genellikle hoşlanmaz.
‘Yıllık 500.000 liradan aşağı bir öneriyi kabul etmem’ diyen aday; mülakatçının ‘Biz bu görev için azami 300.000 düşünüyoruz. O zaman vaktinizi almayalım’ demesi üzerine geri adım atıyor: ‘Yine de görüşebilir ama, değil mi?’ Çok geç, blöfü görülmüş, oyunu kaybetmiştir bile!
İşe girmeye niyeti olmadığı halde başvuru yapmak
Madem ki pokerden bahsettik, ‘purvuar’ (görmek için) iş müracaatı yapmak da akıllı bir yöntem değil. Piyasadaki değerimi göreyim diye, şirketlerle görüşmekten bir zarar gelmez diye, yani laf olsun diye iş müracaatı yapmayın.
‘Görüşmeye geldiğinde, başka bir şirketle zaten el sıkıştığını bizden gizleyen, bir saatin sonunda ‘Zaten ben bir iş buldum’ diye kalkıp giden bir aday hatırlıyorum’ diyor bir uzman. İK’cılar birbirini tanır, piyasada adınız çıkar, uzun vadede aleyhinize olur.
Mülakatçıyı, insan kaynakları departmanını taciz etmek
Mülakat çok iyi gitmiş, görüşmeyi yapan kişi bunu size belli etmiş olabilir… Ama mülakatçıyı ‘sonradan’ deli edip işi kaybetmek de olası. Size ‘15 gün içinde olumlu olumsuz bir cevap veririz’ dendiyse, sabretmeyi bilin.
Tabii ki beklemek zor ve stresli. Ama işin bir prosedürü var. Ertesi gün telefon edip ‘24 saat oldu hâlâ bir cevap vermediniz’ diye tacize başlamayın. Ama size bildirilen (yahut da makul bir) sürenin sonunda nezaketle bilgi istemek, işe ilgi duyduğunuzu gösterecektir.
Göze girmek için motivasyonun dozunu kaçırmak
Mülakatçılar heyecansız, ilgisiz, hazırlıksız adaylara iyi puan vermezler. Bunu anladık. Buna karşılık, motivasyonu abartanlardan da yorulurlar ve şüphelenirler. Böyle davranarak göze girmeye çalışanlar genelde güvenilirliklerini kaybederler.
‘Ben doğuşan Fenerbahçeliyim’ diyen Nijeryalı yeni transfer misali, ‘En büyük hayalim bu şirkette çalışmak / hayatta en çok istediğim şey bu işi yapmak’ gibi abartılara kalkışmayın. İK uzmanları bu adayların hangi şirkete gitseler aynı şeyleri söylediğini çok iyi bilirler.
İş görüşmesini meyhane muhabbeti zannetmek
Karşınızdaki İK uzmanının vaktinin kısıtlı olduğunu, sizin eğitiminizi, iş tecrübenizi, kim olduğunuzu anlayarak doğru yere doğru adayı yönlendirmeye çalıştığını, yani sizinle ‘profesyonal iş görüşmesi’ yaptığını ve zamanının değerli olduğunu unutmayın.
Size ‘bize kim olduğunuzu biraz anlatır mısınız?’ dendiğinde, mesela, ‘Benim büyük dedem, Balkan Harbi sırasında Kafkasya’dan Karaman’a gelmiş…” diye lafa girmeyin. Fabrikadaki ilk stajınızı yarım saat anlatmayın. Zamanı doğru kullanmayı bildiğinizi göstermelisiniz.
Kaynak: 8 Nisan 2012 - Hürriyet İK
Yorumlar
Yorum Gönder